8 Mayıs 2013 Çarşamba
Herşeyin sonuna geldik... En önemlisi ise birbirimizin sonuna geldik. Bu zamandan sonra ne olacak bilmiyorum. Özgürlüğümüzü ilk tattığımız yer Söğüt sokaklarıydı, ne kadar sevmesek bile daha sonra sevdik burayı. Söğüt ailemiz oldu, bize sahip çıktı. Şimdi nasıl bırakıp gideceğimizi bilmiyorum.! Ama hiçbir zaman unutmayacağım.En azından samimi arkadaşlarım, dostlarım oldu. Söğüt gençliğimizi doya doya yaşadığımız bir yer oldu. Evet, ağaçlardan erik çaldık, bisiklet kiraladık, piknikler yaptık, balık tutmaya gittik ve birsürü şey... Bunları kendi arkadaşlarınızla bir kısıtlama olmadan yapmak mükemmel bir duygu. Bazılarımız ilk sigara içmeye başladı, efkardan olsa gerek :) herkesin kendi tercihi. Birçok insanla tanıştık; kimi zarar vermeye çalıştı, kimi öğütler verdi en babacanından. Söğüt bir deneyimdi. Kaldırımlarında tarih gizliydi. Bahçelerde meyve, sebze tazeydi, havası güzeldi.Söğüt ufaktı, soğuktu ama sıcak dostlara sarıldığımızda ısınabiliyorduk. Kahve keyfileri yaptık, saatlerce fal baktık sallaya sallaya . Dedikodu yapmadık mı yaptık yaptık tabii belki sabaha kadar film izledik. Sınavlara hep son akşam çalıştık ( kendi arkadaşlarımla ben )Kimse sorgulamadı bizi nereye gidiyorsun? Ne yapıyorsun ? gibi bunaltıcı sorular yoktu hayatımızda. Canımız ne isterse onu yaptık. Söğüt hoştu, ağaç gölgelerinde dinlendik, koştuk, yorulduk ve soluklandık. Söğüt bir masaldı. Sonu güzel bitti.
1 Mayıs 2013 Çarşamba
Duygusuz insandandan korkun, onların kaybedecek birşeyleri yoktur. Çünkü bir insan hayatının her safhasında belirli duygular veya deneyimler sayesinde kazandıklarıyla güçlenir. Duruma göre olayları analiz eder, buna göre tepki gösterir. O kadar çok insan tanıyorum ki ... Sayısını bilmiyorum bile. Ama karaktersiz insanlardan nefret ederim. Benim için önemli olan karaktersizlik değil aslında. Bu insanların kişiliklerine ya da kendim olma çabalarında kimseyi düşünmeden davranmaları. Evet birinin canını yakabilirler, üzebilirler, kin beslerler... Yaparlar. Onlar için intikam, nefret etmek ya da kin beslemek kaçınılmaz olgulardır. İnsanları kendi amaçlarına ulaşmak çin kullanmaya bayılırlar. İşte böyle olduğu için kişiliksiz, karaktersiz ve duygusuz insanlardan hoşlanmıyorum...Belirtmek isterim ki; merhametli insan taşların arasında yetişen çiçekleri farkedendir.
23 Nisan 2013 Salı
Her zaman farklı farklı zaman dilimlerinde farklı şehirlerde yalnızlıkları oynuyoruz. Bazen kayıplarımız oluyor bazen düşünmüyoruz bile sonumuz ne olacak diye . Tehlikeli uçurum kenarlarından seyrediyoruz hayatı. Bazılarımız uçurumlara meydan okurken bazılarımız, uçurumdan salıveriyor bütün umutlarını, ardını düşünmeden. Umut, klasik olacak ama fakirin ekmeği... İnsanlar umut ederek hayatta kalmayı başardığını sanıyorlar. Oysa ki hayat sadece kimine göre basit , kimine göre imkansız olan şanslarını sunuyor insanlara. Her zaman zamana karşı yarışıyoruz farkında olmadan. Çoğu zaman kimliklerimizden sıyrılıp değişik imajlar yaratıyoruz, evet bazen makyaj yapıyoruz kadınlar olarak. Erkeklerin korktuğu, bir türlü güvenemedikleri kadınlar oluveriyoruz. Biz hayatı sadece kıyaslama yöntemiyle yaşıyoruz. Her kötünün içinde bir iyi, her iyinin içinde bir kötü muhakkak arıyoruz.!!!
17 Nisan 2013 Çarşamba
Hayatta en çok korktuğum şey, olaylara karşı tedariksiz yakalanmaktır. Her zaman hazır cevap olmayı sevmişimdir. Fakat bazen öyle anlarla karşılaşıyoruz ki söyleyecek kelime bulamıyoruz. Biraz düşündükten sonra nelerle cebelleştiğimizin, uğraştığımızın farkında bile değiliz. Bir kaç ay sonra da ne kadar boş olduğunu anlıyoruz zaten.! Zamanı iyi yönetmeniz dileğiyle...
10 Nisan 2013 Çarşamba
2 Nisan 2013 Salı
Zaman zaman terketmek istiyorum içimdeki şehirleri...İçimdeki kalabalıklardan kurtulmak istiyorum, yapıyorumda... Yalnız kalma gibi korkularım yok mesela hayatta, severimde yalnızlığı... Uzaklaşmak iyi gelir bünyeme her fırsat bulduğumda bilmediğim şehirlerin bir sokağında, köşesinde olurum. İnsan kendini bazen dinlemeli. Şairin dediği gibi "yüreğinin götürdüğü yere" gidebilmeli. Çok kitap okumalı mesela...Ama okumak için okumamalı. Kitabı kendinde yaşamalı.! Bence her insanın ufak veya kocaman bir kitaplığıda olmalı... Bazen kendini teselli eden şeyler bulmalı kendine kimsenin yardımı olmadan. Bir çiçek yetiştirmeli ya da bir hayvan beslemeli. Büyütmeli ve istediklerini yapmanın hazzını yaşamalı. Müziksiz hayat mı olurmuş? Müzikle hayatın ritmini yakalamalıyız bence... Resim çizmeye çalışmalıyız di,yeceğim ama herkesin yeteneği veya yetisi yok. Bazılarımız fotoğraf çekmeli görüş açısı güzel olanından... Bazen sinirlerine hakim olamaz duruma geldiğinde kimsenin olmadığı yerlerde avaz avaz küfür edebilmeli en edepsizinden, bünyenin ihtiyacı var çünkü. Bildiği veya doğrularına hakim olduğu konularda susmamalı. Babam her zaman söyler ; - Haklı olduğun sürece mücadele et, bildiklerinin arkasında dur ve kendini savun.! seviyorum bu sözü. En azından bana göre doğru ve her zaman arkasında olabilirim bu sözün. Bahar geldiğinde kıpır kıpır oluyoruz . Kimimizi bahar havası çarpıyor saçma sapan ilişkiler yaşıyoruz . E bahar heyecanı dalgınlığımıza geliyor sanırım. Bahar demişken bahar yağmurlarını severim. Islanmayı daha çok. Yağmur yağdığında hüzünlenmem mesela, şükrederim rahmettir sonuçta. İnsanın reaksiyon göstermesi kadar büyük bir mucize yok bence... Elimiz ayağımız tutuyor, çoğu güzelliklerden haberdarız ama farkına varamıyoruz sadece haberdarız . Oysa ki daha fazla zaman ayırmalıyız kendimize çünkü bir daha asla 19-20'li yaşlarda olmayacağız.
Kübra Nur TUĞRUL
Kübra Nur TUĞRUL
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)